Bin Muhteşem Güneş. Evet ben Öznur Yıldırım ve bu kitap hakkında bu körpecik bloğumda yazı paylaşıyorum diye bu kitap milyonlar satarken Daha da çok satmayacak. Artık satış yapmaya ihtiyacı dahi olmayan bu kitabı neden mi bloğumda paylaşıyorum?
Tam üç kez okudum. Ve üç kez okumama rağmen hala daha bir şeyler anlatası olan içime dokunan cümlelere rastlıyorum. Her defasında bu kitabı yeniden okuduğumda keşfedilmeye değer yeni duygular yeni olaylar olduğunu fark ediyorum. Kısa süreli yankı uyandıracak değilde uzun upuzun bir süre etkisini kaybetmeyecek kitaplardan. Yazarın dili yalın ve kolay anlaşılır. Kitabın kurgusunda hiç bir karmaşıklık yok, olayları siz sanki özet halinde fakat en derin duygularla yaşıyormuş gibi okuyorsunuz. Tanrısal bir anlatıma sahip yine de, çok duygusal olmasanız dahi kadınların hissettiklerini o an kafanıza bir darbe yemişcesine hissedebilirsiniz. Kitapta azda olsa Afganistan tarihinden bir takım gelişmeler anlatılsa da Aslında Afganistanın nasıl bir yıkım yaşadığından çok Konu Afganistan gibi bir yerde kadın olmak. Diyeceğim tek şey şu ki, umarım Türkiye böyle şeyler yaşamaz, umarım hiçbir ülke yaşamaz. Umarım hiçbir kadın böyle acılar çekmez. Afganistan adlı ülkeyi bir çok defa duymuştum. Fakat Afganistanın böyle bir yer olduğu Her neyse. Kitap iki ayrı kadının hayatlarının kesişmesi ile başlarına geleni anlatıyor. Tabii bu iki kadın kanın gövdeyi götürdüğü bir yerde, Afganistanda doğuyorlar ve büyüyorlar. Küçük yaşta evlendirilen ve annesini kaybeden Meryemle ilgili bir kaç alıntı paylaşacağım;
Seni meftun etmesine, gözünü boyamasına izin verme.
**
Yabancıların çocuklarına dondurma veriliyor. Sana ne veriliyor, Meryem. Dondurmanın hikayesi.
**
Bunu öğren, kafana iyice sok, kızım Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, mutlaka bir kadını gösterir. Her zaman. Bunu hiç unutma, Meryem.
**
bu adı seçtiğini çünkü sümbül teberin çok güzel nefis bir çiçek olduğunu söyledi.
En sevdiğin çiçek mi? Diye sordu Meryem.
Eh onlardan biri. dedi adam, sonra gülümsedi.
**
Senin kadar sersemini de görmedim. Seni umursadığını, evine kabul edeceğini sanıyorsun, ha? Seni kızı gibi görüyor evine alacak, öyle mi? Bak sana ne diyeyim. Bir erkeğin kalbi fesat, habis bir şeydir, Meryem. BİR ANANIN RAHMİNE HİÇ BENZEMEZ. KANAMAZ, SANA YER AÇMAK İÇİN GENİŞLEMEZ
Ne olursa olsun babaya duyulan sevgi hele de bir harami -piç- isen zordur.
Bu yanda Meryem. Öte yanda çocukluk aşkına duyduğu hasret ile Leyla ve onun Tarıkı. Ah Tarık ah!
Mükemmel bir kaleme sahip, mükemmel bir kurgu. İki kadının koca bir karanlığın ortasında yürek ısıtacak dostluğu Fakat bu iki kadının nasıl olurda yolları kesişir?
Ustaca kurulan olay örgüsü ve iki derin büyük acı.
Küçük yaşta evlendirilen kadınların, babaya ve sevgiliye duyulan özlemi.
Sana tapardım, yolunu gözler, geleceğin günü beklerdim
Okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Bu devirde kadın olmak zor iş.